Giriş Cümlesi Örnekleri

Sayfa İçeriği: Giriş Cümlesi Örnekleri Kısa, Giriş Cümlesi Örnekleri Facebook, Giriş Cümlesi Örnekleri Makale, Kompozisyon Giriş Cümlesi Örnekleri, En Önemli Giriş Cümlesi Örnekleri

Bu güzel sayfamızda sizler için en güzel giriş cümlesi örneklerini hazırladık. Sayfamızdaki giriş cümlesi sözlerini facebook, twitter ve whatsapp ile sevdiklerinizle paylaşabilirsiniz.

EN GÜZEL GİRİŞ CÜMLESİ ÖRNEKLERİ


Manşet: Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Chuck Palahniuk – Tıkanma


Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir. Mario Puzo – Baba

Mrs. Dalloway çiçekleri kendi alacaktı. Virginia Woolf – Bayan Dalloway

Aklımı kaçırdıysam bana göre hava hoş, diye düşündü Moses Herzog. Saul Bellow – Herzog

İlk görüşte aşktı bu. Yossarian papazı görür görmez, ona çılgınlar gibi aşık oldu. Joseph Heller – Madde 22

Ben beş kırmızı araba ile gidip gördüm ve süper güzel bir gün olacağını biliyordum. Mark Haddon – Süper İyi Günler

Mutlu aileler birbirlerine benzerler. Her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır Leo Tolstoy – Anna Karenina

Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekar erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır. Jane Austen – Aşk ve Gurur

Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Franz Kafka – Dönüşüm

O yaşta bir erkek için -elli iki yaşında, boşanmış- cinsellik sorununu oldukça iyi çözümlediğine inanıyor. John Maxwell Coetzee – Utanç

Rosenberleri elektrikli sandalyede idam ettikleri yaz; garip, boğucu bir yazdı ve ben New York’ta ne aradığımı bilmiyordum. Sylvia Plath – Sırça Fanus

Üzerimde birinin bakışlarını hissettim. Çok rahatsız edici bir duyguydu, özellikle de ölü olduğum düşünülünce. Laura Whitcomb – Hayalet Sevgilim

Catherine Morland’ı küçüklüğünde gören hiç kimse onun bir kahraman olmak üzere doğduğunu düşünmezdi. Jane Austen – Northanger Manastırı

Step dansı ustası çocuk istismarcısı. 8 Mart 1993 Pazar gününün New York Times’ı Vivi’den böyle bahsediyordu. Rebecca Wells – Dostluğun Kutsal Bağı

İki yalnız, sıska, oldukça yaşlı beyaz adamın, hızla ölmekte olan bir gezegende karşılaşmalarının hikayesidir bu. Kurt Vonnegut – Şampiyonların Kahvaltısı

Son yağmurlar, Oklahoma’nın kırmızı ve gri topraklarının bir bölümüne sessiz sedasız, topraktaki yarıkları daha fazla derinleştirmeden geldi. John Steinbeck – Gazap Üzümleri

Scarlett O’Hara çok güzel bir kız değildi ama Tarleton ikizleri gibi erkekler onun çekiciliğine bir kez kapılınca bunun farkına varmazlardı bile. Margaret Mitchell – Rüzgar Gibi Geçti

Uzun zaman, geceleri erkenden yattım. Bazen, daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverdi ki, ‘uykuya dalıyorum’ diye düşünmeye zaman bulamazdım.  Marcel Proust – Swann’ların Tarafı

Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin. Birkaç sayfa okuduktan sonra, burada olmak istemeyeceksiniz. Bu yüzden unutun gitsin. Gidin buradan. Hala tek parçayken hemen kaçın. Chuck Palahniuk Tıkanma

Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. ‘Ne zaman’ demişti, ‘birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya! F.Scott Fitzgerald – Muhteşem Gatsby

Emma Woodhouse, güzel, zeki, varlıklı bir kızdı. Rahat bir evi, iyimser bir yaradılışı vardı. Böylece, dünyanın en büyük nimetlerine sahip sayılırdı; ömrünün şu ilk yirmi yılında pek az sıkıntı, üzüntü çekmişti. Jane Austen Emma

Eee, ne olacak şimdi ha? “Ben vardım, yani Alex, yanımda da üç kankam, yani Pete, Georgie ve Dim, ki Dim cidden epey budalaydı ve Korova Sütbarı’nda oturmuş akşam ne yapacağımıza karar veriyorduk, arsız karanlık, buz gibi kış piçlik yapıyordu, ama yağmur yoktu. Anthony Burgess Otomatik Portakal

Alice, ırmağın kıyısında, ablasının yanı başında hiçbir şey yapmadan öylece oturmaktan sıkılmaya başlamıştı; ablasının okuduğu kitaba bir iki kez şöyle bir göz attı; ne ki kitapta ne bir resim vardı, ne de konuşma, ‘İçinde resim ve konuşma olmayan bir kitap, ne işe yarar ki,’ diye geçirdi aklından, Alice. Lewis Carrol – Alice Harikalar Diyarında

Sherlock Holmes ondan hep ‘kadın’ diye bahseder. Onu başka isimle andığını nadiren duymuşumdur. Holmes’un gözünde o, kendi hemcinslerinin tanımından daha üstündür. Irene Adler için aşka benzer duygular beslemiyordu. Onun soğuk, kesin ama saygıdeğer biçimde dengeli zihni için tüm duygular ve özellikle de o duygu, iğrenç şeylerdi. Arthur Conan Doyle – Bohemya’da Skandal

Ishmael deyin bana. Birkaç yıl önce -kaç yıl önce olduğu önemli değil paramın azaldığı ya da hiç kalmadığı bir sırada-, karada da beni ayrıca bağlayan bir şey olmadığı için, bir engine açılayım, bu dünyanın denizlerini şöyle bir göreyim dedim. Ben böyleyimdir; böyle bulurum sıkıntıdan kurtulmanın, uyuşan kanıma hız vermenin yolunu. Herman Melville – Moby Dick

Ufuktaki gemilerde, her adamın arzuları vardır. Bazıları için umutlar dalgalarla yanaşır. Diğerleri için ise, rüyalar sonsuza kadar ufukta yol alır, gözden hiç kaybolmadan seyredilir ve onları gözleyenler hiç sıkılıp gözlerini başka tarafa çevirinceye, zaman onları alaylı bir şekilde silinceye kadar, asla kıyıya yanaşmazlar. İnsan hayatı budur işte. Zora Neale Hurston – Tanrıya Bakıyorlardı

Kuraklık başlayalı on milyon yıl kadar olmuş, korkunç sürüngenlerin dönemi henüz sona ermişti. Burada, bir gün Afrika olarak anılacak olan Ekvator’da, varolma savaşı vahşetin yeni bir doruğuna ulaşmış, ancak ortaya bir galip çıkmamıştı henüz. Bu çocuk, kurak topraklarda sadece küçük, çevik ve vahşi olanlar gelişebiliyor ya da hayatta kalabilme umutları olabiliyordu. Arthur C. Clarke – Bir Uzay Efsanesi

Anlatacaklarımı gerçekten dinleyecekseniz, herhalde önce nerede doğduğumu, rezil çocukluğumun nasıl geçtiğini, ben doğmadan önce annemle babamın nasıl tanıştıklarını, tüm o David Copperfield zırvalıklarını filan da bilmek istersiniz, ama ben pek anlatmak istemiyorum. Her şeyden önce, ben bu zımbırtılardan sıkılıyorum. Sonra, onlarla ilgili en ufak bir söz etsem, bizimkilere inmeler iner. J.D. Salinger – Çavdar Tarlasında Çocuklar

Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep. Doktor Juvenal Urbino, yıllardır kendisi için önemini yitirmiş bir olayla ilgilenmek üzere koşup geldiği, hâlâ alaca ışığa gömülü odaya girdiği an ayrımına vardı bunun. Antilli göçmen, harp malulü, çocuk fotoğrafçısı, satrançta en yufka yürekli rakibi, bir altın siyanürüyle belleğin işkencelerinden kurtarmıştı kendini. Gabriel Garcia Marquez – Kolera Günlerinde Aşk

Bonn’a vardığımda hava kararmıştı. Bir yere varışımdan sonra yaptığım hareketler beş yıldır hep aynıydı, otomatikleşmiştim artık. Peron merdivenlerini inip çıkmak, bavulu yere koymak, palto cebinden bilet çıkarmak, bavulu yerden almak, bileti vermek, akşam gazeteleri için bayiye uğramak, istasyondan dışarı çıkıp bir taksiye el etmek. Hemen hemen beş yıldır her sabah bir yere doğru yola çıktım veya bir yere vardım.  Heinrich Böll – Palyaço

Doğru! – gergindim – çok çok fazla gergindim ve hâla öyleyim; fakat delirmiş olduğumu söyleyebilir misiniz? Bu hastalık hislerimi keskinleştirdi – yok etmedi – körleştirmedi onları. Hepsinden önce keskin bir duyma hissi başladı. Gökteki ve yerdeki her şeyi duyuyorum. Cenennemdeki birçok şeyi duyuyorum. Nasıl – olur da – deli olurum? Dinleyin! Ve izleyin nasıl da sağlıklı – nasıl da soğukkanlılıkla anlatacağımı tüm hikâyeyi Edgar Allan Poe – Geveze Yürek

Galaksinin Batı Sarmal Kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hâlâ çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler. Douglas Adams – Otostopçunun Galaksi Rehberi

Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana – sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, pekguzelsozler.com kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi. Charles Dickens – İki Şehrin Hikayesi

Yakmak bir zevkti. Bazı şeylerin yitmesini, kararmasını ve değişmesini görmek özel bir zevk veriyordu. Avuçlarında, dev piton yılanını andıran bakır çinko alaşımı hortumla dünyaya zehirli gazyağı püskürtürken, kanının beyninde zonkladığını hissediyordu… Elleri, tarihin paçavralarını ve kömürleşmiş kalıntılarını yok etmek için ateş ve alevin tüm senfonilerini olağanüstü bir şekilde yöneten bir orkestra şefinin elleriydi. Duygusuz kafasında 451 numaralı sembolik başlığı, gözlerinde bundan sonra neler olacak düşüncesiyle turuncu alevler vardı. Ray Bradbury – Fahrenheit 451

İlginizi çekebilecek konular

Yorum yapın

tokat haberleri